Aşk, insanoğlu var olduğu sürece her zaman yaşamı anlamlı kılan duygular arasında en ön sırada yerini almıştır. Tarih boyunca birçok sanatçı, bilim adamı, düşünür, edebiyatçı eserlerinde aşk konusunu işlemişlerdir. Şiir, müzik, tiyatro, dans, resim, heykel gibi her sanat dalı kendine özgü diliyle aşk konusunda ölümsüz eserler vermişlerdir.
Çoğu kavram insanlık tarihi kadar eskidir, ama aşkın tarihi insanın tarihinden de eskidir. Birçok düşünür varlığın sebebini aşk olarak görmüş, sebep sonuçtan daima öncedir ilkesine göre de, aşkın evrenin yaratılışından da önce olduğunu ileri sürmüşlerdir. Rönesans sanatçılarından Sandro Botticelli, Venüs’ü konu alan en tanınmış resimlerden biri olan Venüs’ün Doğuşu adlı eserinde, denizin köpüklerinden doğan aşk ve güzellik tanrıçasının Kypros Adası’na çıkışını betimlemiştir. Resmin sağ tarafında, bu yolculukta üfleyerek ona yardımcı olan rüzgar tanrısı Zephyros ve esinti Aura yer almaktadır. Güzel Venüs, bir deniz kabuğunun içindedir. Sağ tarafta duran Hora ise elindeki çiçekli pelerin ile Venüs’ü karşılamaktadır. Botticelli eserini birçok kaynaktan ilham alarak yaratmıştır. Bunlardan en önemlisi dönemin şairi Angelo Poliziano’nun Venüs’ün doğuşunu anlattığı şiiridir.